İslam'da Kölelik ve Cariyelik Var Mıdır?

Sayfa Başlıkları

Müslümanların Problemlerinin Kaynağı

Bir İşid gerçeği yaşıyoruz. Kendilerine "Irak Şam islam devleti" diyorlar. Bunun İslam olmadığını Müslümanlar biliyor ama İşid'in yaptığı her şey İslam adına. Bundan rahatsız olan bir grup medya İşid'e Daeş diyor. Diyor ama isim değiştirmek İslam adına yapılan rezillikleri düzeltiyor mu? Örgütlerin ismini değiştirmek yerine bugün Diyanet'in, İlahiyat fakültelerinin vs fıkıh alanında okuduğu kitaplar değiştirilmeli. Kur'an'a dayanmayan bütün din kitapları kaldırılmalı. Kur'an'da kölelik cariyelik yok ama Mezhep kitaplarında var. Hangisi temel alınmalı? İnsanlar Kur'an'a aykırı yazılmış fıkıh kitaplarından fetva verdiği için böyle oluyor. İşid'in fetva kuruluna gidip yaptıkları eylemlerin fıkhi kaynağını sorsak bize Hanefi fıkhının kitaplarını açıp gösterirler. Problemlerimizin kaynağı Kur'an'a aykırı hükümlerle dolu olan Mezhep kitapları. Bu sayfada İşid'in köle ve cariyeler konusunda yaptıklarını ve Libya'da ki köle pazarlarını gösterip peşine de Kur'an'da köle ve cariyelere neler yapılması gerektiğinin yazdığını göstereceğim. Bular benim görüşlerim değil, ayetler. Böylece her nerede kölelik ve cariyelik varsa bunun Kur'an'la, İslam'la uzaktan yakından bir ilgisi olmadığını görebilirsin.

İşid'in Köle Diye Sattığı Kızlar

İşid'in köle olarak sattığı on dört yaşındaki bir genç kız yaşadıklarını, yaşananları anlatmış.

İngiliz gazetesi Daily Telegraph'ta İşid ile ilgili bir makalede "Yakalanmasından sonra, Ezidi kadın ve çocuklar çatışmaya katılan İslam Devleti savaşçıları arasında şeriata göre bölüştürüldü" yazıyor. Dikkat çekmek istediğim yer bu bölüm "şeriata göre" yapıldığı yazılmış. Böyle bir şeriat yok. Bunları gören yabancılar İslam'ı böyle zannediyor.

Libya'daki Köle Pazarı

Aynı şeyler Kaddafi öldürüldüğünde Libya'da yaşandı.

Arap Baharı'nın kilit ülkelerinden olan Libya, Kaddafi'nin devrilmesiyle adeta bir köle pazarına döndü. Libya, devrik lider Muammer Kaddafi zamanında Kuzey Afrika'nın en önemli ve en kuvvetli ülkelerinden biriydi. Sahip olduğu bölgesel güç bir çok ülkeyi dize getirebilecek boyuttaydı. Ancak arap devrimi sonrası bu durum aksine döndü, yüzyıllar öncesinde kurulan köle pazarları yine meydanlardaki yerini aldı.

İslam’da Savaşın Ölçüsü Nedir?

Müslüman bir devlet veya Işid/Daeş gibi bir örgüt İslam devleti kurma kararı alıp çevresindeki ülkelere, şehirlere, köylere saldırabilir mi? Kur’an’a baktığımızda Allah’ın savaş için kriterler belirlediğini görüyoruz. Bu kriterler doğrultusunda Allah peygamberimize savaş izni vermiş ama kimlere karşı? Ayet çok açık söylüyor.

Bakara

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

190. Allah yolunda, sizinle savaşanlarla savaşın ve haksız saldırı yapmayın. Allah, haksız saldırı yapanları sevmez.

Bize savaş açan birileri yoksa kafana göre kimseye savaş açamazsın. Allah sizinle savaşanlarla savaşın diyor. Peki bizden olmayan bizimle savaşmayanlarla nasıl geçineceğiz? İyilik yapacaksın.

Mümtehine

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

8. Allah, dininizden dolayı sizi öldürmeye kalkışmamış ve sizi yaşadığınız yerlerden çıkarmamış kimselere iyilik etmenizi ve değer vermenizi yasaklamaz. Allah değer bilenleri sever.

9. Allah’ın yasakladığı şey sadece, dininizden dolayı sizi öldürmeye kalkışanlara, sizi yaşadığınız yerden çıkaranlara ve çıkarılmanıza destek verenlere yakınlık göstermenizdir. Onlara yakınlık gösterenler yanlış yaparlar.

Allah bu ayetlerde savaş konusunda biraz daha ayrıntı verdi. Kiminle savaşacağımızı söyledi. Bunlar Müslümanların kırmızı çizgileridir; dinimizden dolayı savaş açan, bizi yaşadığımız yerden çıkarmak veya çıkarılmamıza destek verenler varsa savaş açabiliriz. Bu şartlar yoksa kimseye savaş açamazsın. İslam devleti kuracağım diye Kur’an’a aykırı onlarca hükmü uygulayanların cehennemdeki yerleri mübarek olsun. Bizler de bu zulme sessiz kaldığımız için Allah’ın bizden ağır hesap soracağına inanıyorum.

Kur'an'a Göre Esirlere Ne Yapmak Gerekir?

Diyelim ki Müslümanlar birileriyle savaşmak durumunda kaldı, galip de geldiler, savaş sona ersin diye esir de aldılar, şimdi ne olacak? Bu esirler ne yapılacak? işid'in yaptığı gibi genç kızlar satılıp erkekler öldürülecek mi? Alttaki ayet ne yapılacağını söylüyor.

Muhammed

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

4 - Ayetleri görmezlikten gelenlerle (kafirlerle) savaşta karşılaşınca boyun köklerini vurun. Onları etkisiz hale getirince sıkı güvenlik çemberine alın. Sonra karşılıksız ya da fidye alarak serbest bırakın ki savaşın ağırlığı kalmasın. Allah’ın tercihi farklı olsaydı onların hakkından kendisi gelirdi. Böyle olması, birinizi diğerinizle denemek içindir. Allah, kendi yolunda öldürülenlerin yaptıklarını karşılıksız bırakmaz.

Savaşın bitmesi için düşmanı etkisiz hale getirecekmişiz. Sıkı güvenlik çemberine de alacakmışız. Buna esir almak denir. Sonra ne yapacakmışız? Karşılıklı ya da karşılıksız serbest bırakacakmışız.

İslam’da alınan esirler Müslüman ailelerin yanına dağıtılır. Bu esirler ailenin oğlundan kızından farksızdır. O aileler esirlere kendi yediğinden yedirir, kendi giydiğinden giydirir. Bu sorumluluğu epey ağır bir görevdir. Daha sonra Kur'an'a göre savaşta esir alınan insanlara ne yapmak gerektiği ayette yazıyor; Karşılık denilen şey para olabilir. Savaştığın devletten esirler için para isteyebilirsin ya da mesela eski çağları düşünerek "okuma yazma bilenler on kişiye okuma yazma öğretirse serbest kalabilir" gibi bir karşılık olabilir. Kur'an'daki İslam esirleri, cariyeleri köleleştirmiyor, satılmasına izin vermiyor. Aksine "serbest bırakın" diyor. İslam dünyasının çıkmazı burada. Bizim kitabımız Kur'an, yapmamız gerekenler Kur'an'da yazıyor ama Müslümanlar Mezhep kitaplarını esas alıyor.

Ömer Nasul Bilmen'in Kur'an'a Aykırı Hükümü

Ömer Nasuh Bilmen'in mealinden Muhammed dördüncü ayetin mealiyle ve hazırlanmasına katıldığı Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu'ndan Muhammed dördüncü ayete aykırı fetva yazdığını göstermek istiyorum.

Ömer Nasuh Bilmen hem Osmanlı hem de Türkiye Cumhuriyetinin en önde gelen alimlerindendi. 1882-1971 yılları arasında yaşamış ve beşinci Diyanet İşleri başkanımızdı. Bilmen, Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu adında sekiz ciltlik bir kitabın yazımında görev almış. Aslında bu kitap yeni Türkiye Cumhuriyetinin anayasası olması için hazırlanmış ama sonradan kabul edilmemiş. Bu kitaba bakma şansın olursa, anayasa olacağı için madde madde yazıldığını görebilirsin. Bu kitap geleneksel fıkhı en güzel anlatan kitaplardandır. Kur'an'a bakmadan mezhep kitaplarında ne yazıyorsa almışlardır. En başından beri vurguladığım yanlış bu. Önce Bilmen'in Muhammed dördüncü ayete verdiği meali göstereyim;

İmdi kâfir olanlar ile (muharebede) karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurunuz, nihâyet onların kanlarını ziyâdesiyle döktüğünüz vakit artık bukağıyı sıkıca bağlayın, sonra da (onları) ya meccanen azad edersiniz veya bir bedel mukabilinde serbest bırakırsınız. Tâ ki, savaş ağırlıklarını atıversin. Emir böyledir. Ve eğer Allah dilese, elbette onlardan (muharebesiz de) intikam almış olurdu. Velakin bazınızı bazınız ile imtihan etmesi için, böyle savaş ile emretmiştir. Ve o kimseler ki, Allah yolunda öldürülmüşlerdir, elbette (Allah) onların amellerini zayi kılmayacaktır.

Bilmen'in mealinde de görüldüğü üzere esirlerin meccanen yani bedelsiz ya da bir bedel karşılığında serbest bırakılacağı yazıyor. Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu'nun üçüncü cilt 399. sayfa 491. paragrafında ise şöyle yazıyor;

harp neticesinde elde edilen esirler hakkında yetkili makam serbesttir. İsterse Müslümanların menfaatlerine göre hareket ederse esirlerin savaşçı takımı öldürür. isterse şerlerinin defi için köle ve cariye yapar.

Hani ayette bedelsiz ya da bedel karşılığı serbest bırakılacakları yazıyordu? Ne oldu da Muhammed dördüncü ayete aykırı şekilde esirleri öldürme, köle ve cariye yapma hakkı oluştu?

Hemen bir kaç sayfa sonra 501. paragrafta ise şöyle yazmışlar;

"esirler hakkında men yani karşılıksız olarak serbest bırakmak caiz midir değil midir konusunda müçtehitler ihtilaf etmiştir. Hanefi mezhebine göre men yani karşılıksız olarak serbest bırakmak caiz değildir. Esirleri para mukabilinde hürriyetine kavuşturmak konusunda da Hanefi mezhebinin fakihleri ihtilaf etmişlerdir. Meşhur olan görüşe göre bu da caiz değildir.

Muhammed dördüncü ayet esirleri karşılıksız veya karşılık bedeli serbest bırakın diyor ama onlar Allah'ın emrettiği iki şeyi bu kitaba "Hanefi mezhebinin fakihlerine göre caiz değildir" diyerek yazmamışlar. İslam dünyasının içinden çıkamadığı bataklık bu. Her hangi bir problemle karşılaşıldığında kimse Kur'an'a bakmıyor, Mezheplerin temel başvuru kitaplarına bakıyor ve yine kimse o kitaplarda yazan bilgilerin Kur'an'a aykırı olabileceğini düşünmüyor. Bu yüzden çocuk gelinler, kölelik cariyelik vs vs var. Bu yüzden Kur'an'ın kadınlara açıkça tanıdığı boşanma hakkı yok sayılıyor.

Bütün mezheplerin görüşleri bu yöndedir. Lafım yanlış anlaşılmasın, İşid'in insanları köle cariye yapmasının bu mezheplerden hiç birisine aykırı değildir ama Kur'an'a yüzde yüz aykırıdır. Zaten İşid Mezheplerin görüşünü kullandığı için bu zulüm ortaya çıkıyor. Kur'an'ı Kerim'i esas alsalar kimseyi köle cariye diye satamazlar. Bizim İlahiyat Fakültelerimizde , İmam hatiplerimizde, Medreselerde, tarikatlarda Kur'an dışı bu mezheplerin dini okutuluyor.

Cariyelerle Cinsel İlişkiye Girmenin Tek Yolunun Evlilik Olduğunu Gösteren Ayetler

Alttaki ayette esirleri evlendirme emri var. Bu ayetler Süleymaniye Vakfı'nın meali.

Nur

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

32 - İçinizden evli olmayanlar ile erkek ve kadın esirlerinizden uygun durumda olanları evlendirin. Yoksul iseler Allah, kendi ikramıyla onların ihtiyacını giderir. Allah’ın imkânları geniştir, bilir.

Cariyelerle nikahsız cinsel ilişki serbest olsa, her kimin cariyesi varsa istediği zaman bu kadınlarla ilişkiye girse, Allah üstteki ayette erkek ve kadın esirleri evlendirin der mi? Niye demez? Hür veya köle olsun Allah evlenecek insanlar için bazı şartlar koşmuş. Onları da alttaki ayet anlatıyor.

Nisa

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

25 - Mümin, iffetli ve hür kadınları nikâhlayacak kadar varlıklı olmayanlar, hakimiyetiniz altında olan mümin esir kızlarınızı nikahlayabilirler. İmanınızı en iyi bilen Allah’tır. Hepiniz birbirinizdensiniz. Onları (esir kadınları), iffetli /muhsana olmaları, zinadan uzak durmuş ve gizli dostlar edinmemiş olmaları şartıyla onları, ailelerinin[1*] izni ile nikahlayın ve mehirlerini kendilerine, marufa (Kur’an ölçülerine) uygun olarak verin. Evlendikten / muhsana olduktan sonra da zina etmiş olarak karşınıza çıkarlarsa onlara verilecek ceza, hür kadınlara verilen o cezanın yarısı kadardır. Bu ruhsat[3*], içinizden zor duruma düşmekten korkanlar içindir. Ama sabretmeniz daha iyi olur. Allah bağışlar ve merhamet eder.

[1*] Savaş esirleri ailelere dağıtılır ve ailenin bir ferdi gibi muamele görürler (bkz. Nur 24/58-59) Yanında bulunduğu aile, esirin ailesi sayılır. Ailenin yetkisi, sadece evlenmeye izin vermekle sınırlıdır. O, evlenme kararını kendi hür iradesiyle alır ve eşinin ödeyeceği mehrin de sahibi olur. Daha sonra onun üstünü tamamlarsa fidyesini vererek esirlikten kurtulur.

[2*] Bir önceki ayetin dipnotunda da belirtildiği gibi hür ve esir ayırımı olmaksızın bütün kadınlar “muhsana” yani kalenin içindeymiş gibi korunmuş, evlilik dışı ilişkiye imkan verilmemiştir. Hem bu iki âyetin hem de Nur 24/33-34. ayetlerin açıkça ortaya koyduğu gibi esir kadının cinselliğinden, evlilik dışında herhangi bir yolla yararlanılamaz. Bu âyet, esir kadının evlenmesini, hür kadın gibi kendi iradesine bırakmış, evliliği denetlemeyi de yanında bulunduğu ailenin onayına bağlamıştır. Bu ayete ve Bakara 232. âyete göre ailenin yetkisi, cariyenin kararının marufa yani Kur'an ölçülerine uygun olup olmadığını denetlemekle sınırlıdır. İlgili bütün âyetlerin ortak hükmünü Nebîmiz şöyle ifade etmiştir: “(Evlenmek isteyen kadın) Eğer velisiyle anlaşamazsa sultan (yetkili kişi) velisi olmayanın velisidir (Ebû Dâvûd Nikâh 26; İbn Mâce Nikâh 12; Nesâî Nikâh 35; (Metin İbn Mace’nindir. Hansâ ismi Ebû Davûd ve Nesâî’de geçmektedir.)”

Her kadın gibi cariye de, nikâh ile birlikte kocasının da koruması altına girer ve evli kadın anlamında yeniden muhsana olur.

[3*] Hür olmayan kadınlarla ayette belirtilen kurallara uygun şekilde evlenme izni...

Evlilik İçin Olmazsa Olmaz Üç Şart

Allah evliliğe üç şart koymuş. Bir cariye ile evlenme şartı o cariyenin iffetli /muhsana olmasına, zinadan uzak durmuş ve gizli dostlar edinmemiş olmasına bağlı. Cariyelerle nikahsız cinsel ilişki serbest olsa Allah zinadan uzak durma, iffetli olma, gizli dost edinmeme şartlarını getirmezdi. Nikahsız her ilişki zinadır. Cariyelerle nikahsız cinsel ilişki serbest olsa onlarla evlenmek için bu şartları sağlayan kimseyi bulamazsın?

Nisa Üçüncü Ayetteki Çarpıtma

Alttaki ayette çok önemli bir açıklama var. Müfessirler cariyeler için, bu ayetin orijinalinde olmayan "yetinin" kelimesini bu ayetin meallerine eklemiş. Meal olmuş şöyle; "ya bir kadınla nikahlanın ya da elinizin altındaki cariyelerle yetinin." Bu da sanki cariyelerle nikah dışı ilişki yaşanabileceği algısı doğruyor. İslam dünyasının çıkmazı burada. Ayetlerin orijinalinde olmayan kelimeler meallere ekleniyor, ayetlere yeni anlamlar veriliyor. Yanlış mealleri okuyanlar cariyelerle cinsel ilişkiye girilebileceğini zannediyor. Süleymaniye Vakfın meali ve açıklaması şöyle;

Nisa

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

3 - Eğer (evlenmek istediğiniz için mallarını teslim etmediğiniz) yetim kızlara karşı görevinizi yerine getirememekten korkarsanız, hoşunuza giden kadınlardan ikisini, üçünü, dördünü nikahlayın. Aralarında adaleti yerine getirememekten korkarsanız bir tek kadını veya hâkimiyetiniz altında olanı (bir esir kadını)[*] nikâhlayın. Sıkıntıya düşmemeniz için en uygun olanı budur.

[*] Esir durumunda bile olsa bir kadınla ancak nikahlanılması (evlenilmesi) durumunda karı koca ilişkisi mümkündür. Diğer çeviri çalışmalarının neredeyse tamamında ayetin Arapça metninde olmayan “yetinmek” fiili manaya sokuşturulmuş ve ayet tahrif edilmiştir. Arapça bakımından bu ayette buradakinden başka anlam vermek mümkün değildir. ''mâ meleket eymânukum (مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ)'',''hakimiyetiniz altında olan kişi, esir statüsündeki kişi ''anlamına gelir. Bu şekliyle bahse konu kişi kadın veya erkek olabilir. Ancak ayette nikahlanmak yükleminin öznesi erkek olduğundan parantez içinde ‘cariye’ olduğu özellikle belirtilmiştir. Özgür bir kadın da esir durumda ki bir erkekle nikahlanabilir (Bkz.:Bakara 2/221 ve Nur 24/32).

Bu üç ayette cariyelerle evlenmeden cinsel ilişkiye girmenin mümkün olmadığı görülüyor. Allah bu ayetlerde cariyelerle evlenmenin tarifini yaparken uydurma rivayetleri esas alanlar hesap günü bunun hesabını veremez. "Efendim nereden belli o rivayetlerin uydurma olduğu?" Kur'an'ı ilk tatbik eden peygamber aleyhisselam cariyelerle ilgili bu kadar ayete aykırı iş yapması mümkün değildir. Zaten kendisi bu dinin ilk öğretmeni. O rivayetlerin hepsi uydurmadır. Cariyelerin cinselliğinden faydalanmak için uydurulmuşlar tıpkı bugün İşid'in yaptığı gibi.