Şirk; Kabirlerde Yatanları Allah İle Aracı Yapma

Sayfa Başlıkları

Mekke Müşrikleri Nasıl Şirke Girerdi?

Mekke müşrikleri Allah'a inanıyordu. Ankebut suresi altmış birinci ayet şöyle Eğer onlara: “Gökleri ve yeryüzünü kim yarattı? Güneş’i ve Ay’ı emri altında tutan kimdir?” diye sorsan, şüphesiz; “Allah!” derler. O halde nasıl da çevrilip dönüyorlar? Görüldüğü üzere Mekke müşrikleri Allah'ı inkar etmiyordu. Onlar meleklerin Allah'ın kızları olduğuna inanıyor, melekleri Allah ile aracı yapıyorlardı. Yine buna benzer büyük putlarında geçmişte yaşamış saygın insanların ruhlarının yaşadığına inanıyorlardı. Hangi insan ağaçtan, taştan, topraktan yapılmış puttan bir şey ister? Bir örnek göstereyim daha iyi anlaşılsın, konuyu şirk ayetlerindeki yanlış tercümeye bağlayacağım. Alttaki fotoğraf Paskalya adasındaki Moai heykelleri.

paskalya adası moai heykelleri

Bu heykellerin 1000-1600 yılları arasında yapıldığı tahmin ediliyor. En uzun heykel 10 metre ve 82 ton ağırlığında. Şu ana kadar neden yapıldıklarına dair bir açıklama bulamadılar. Mekkelilerin de böyle heykelleri vardı. Mekkeliler büyük ticaret kervanlarını yönetirdi. Ticaret yapabilmek için akıllı olmak lazım. Bu insanlar akıllıydı. Aklı olan biri ağaçtan, taştan, topraktan kendi yaptığı heykelden bir şey ister mi? Müslümanlar putperestliği bile doğru düzgün bilmiyor. Mekke müşrikleri putta yaşadığına inandığı ruhlara ya da meleklere dua ederdi. Üstteki resmi gözümüzde canlandırabilelim diye ekledim. Şirk olan şey heykelin kendisi değildir. Heykelde yaşadığına inandıkları ruhların, meleklerin Allah ile aracı olduklarına inanmak şirktir.

Şirk Ayetlerindeki Tercüme Hatası

Şirk ayetlerini öyle bir tercüme etmişler ki şirk kavramını adeta Kur'an'dan çıkarmışlar. Alttaki ayetler hesap günü şirke girenleri anlatıyor ama öyle yanlış tercüme edilmiş ki okuyan "bu ben değilim" diyor.

Şuara

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

88. O gün mal ve oğullar fayda vermez.

89. Ancak, Allah’a temiz bir kalp ile gelenler başka!”

90. Cennet muttakilere yaklaştırılır.

91. Cehennem azgınlara apaçık gösterilir.

92. Ve onlara denilir: “Tapmış olduğunuz şeyler nerede?

93. O Allah’tan başka taptıklarınız? Size yardım ediyorlar mı? Veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?”

94. Oraya tepetaklak atılırlar. Onlar ve azgınlar...

95. Ve İblisin bütün askerleri/taraftarları da...

96. Orada birbirleriyle çekişerek derler ki:

97. “Allah’a yemin olsun biz apaçık bir sapıklık içinde imişiz.

98. Biz o zaman sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk!

99. Bizi suçlulardan başkası saptırmadı.

100. Artık bizim şefaatçilerimiz yoktur.

101. Sıcak, candan bir dostumuz da yoktur!

102. Şâyet bizim için bir imkân/dönüş daha olsa da, inananlardan olsak.”

103. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Ancak onların birçoğu inanmıyor.

104. Şüphesiz O Rabbin; üstün olandır, merhametlidir.

Allah 103. ayette hesap günü gerçekleşecek bu olayda ibret olduğunu söylüyor. 92. ve 93. ayetlerdeki Allah’tan başka taptıklarınız? Size yardım ediyorlar mı? ifadelerine bakınca insanlar "ben Allah'tan başkasına tapmıyorum" deyip kimse bu ayetleri üstüne almıyor. Bu ayetlerin inmesine sebep olan Mekke müşrikleri Allah'tan başka heykellere, putlara tapmıyordu, putlarında yaşadıkları melekleri, ruhları Allah ile aracı yapıyorlardı.

Yanlış Tercüme Edilen "Min Dûnillâh" İfadesi

Şirk ayetlerinde "min dûnillâh" diye bir ifade var, bunu "Allah'tan başka" diye çeviriyorlar. Boyumuzun yetmeyeceği bir ağaçtan meyve toplamak istesek, elimize bir sopa aldığımızı düşünelim. Sopayla yukarıdaki meyvelere dokunduğumuz zaman sopa bizim üstümüzde olur değil mi? Bedenimiz ise sopanın altında kalır. Meyveler en yukarıda sopa ortada biz de en aşağıda kalırız. Buna "Min dûnillâh" deniyor. Hemen şirk nasıl olur göstereyim; özellikle tarikat, cemaat eksenindeki müslümanlar Allah'la bizim aramızda evliyalardan oluşan ruhlar topluluğu olduğuna inanıyor. Bu ruhlardan himmet istemek, Allah ile aracı yapmak, Allah'ı en tepede, evliya dedikleri bu insanların ruhlarını ortada, kendilerini de bu ruhların aşağısında kabul etmek min dûnillâh oluyor. Evliya dedikleri insanları Allah ile aralarına koyuyorlar. Bu yüzden onların türbelerine gidip dualarına aracı yapıyorlar. Kendilerinin Allah katında bir kıymeti olmadığına ama türbesine gittiği müslümanın Allah katında çok kıymetli olduğuna inanıyorlar. "Allah onların yüzü suyu hürmetine bizim de dualarımızı kabul eder" diyorlar. Allah daha o günlerde ölülerin bir şey duyamayacağına, bir şey yapma güçleri olmadığına dair ayetler indirdi? Üstteki Şuara suresinin 92 ve 93. ayetlerindeki min dûnillâh ifadesinin doğru tercümesi şöyle;

Şuara

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

92. Onlara şöyle denir: “Kulluk edip durduklarınız nerede?

93. Hani Allah ile aranıza koyduklarınız? Size yardım edebiliyorlar veya kendileri yardım görüyorlar mı?” ”

Doğru tercüme edince ayetin anlamı bambaşka oluyor. Doğru yazınca bunu herkes üstüne alır. Herkesin "Allah kendisiyle arasına bir şey koymamızı istemiyor" deyip, buna dikkat ederek yaşaması gerekir. Alttaki ayet yine Mekke müşrikleri için indi. Ayet bu insanların Allah ile aralarına ruhları melekleri alıp onlara dua etmesine vurgu yapıyor.

Zümer

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

38. Onlara: “Gökleri ve yeri, kim yarattı?” diye sorsan kesin olarak “Allah” derler. De ki “Allah ile aranıza neyi koyup yalvardığınıza baktınız mı? Allah bana bir sıkıntı vermek istese, onlar bu sıkıntıyı fark edebilirler mi? Ya da bana iyilik etmek istese, onlar, O’nun bu iyiliğini önleyebilirler mi?” De ki “Allah bana yeter. Kendilerine dayanak arayanlar O’na güvenip dayansınlar.”

Bu tercümeler Süleymaniye Vakfının. Mealine buradan bakabilirsin suleymaniyevakfimeali.com

Ayrıca şirk ayetlerini topluca bir yerde görmek istersen bu siteye bakabilirsin. şirki-anlatan-ayetler

Uzak Allah Tasavvuru

Bunların hepsi uzak Allah tasavvuru yüzünden oluyor. Özellikle tarikat ve cemaatlerde insanlar Allah'ı kendilerinden uzakta zannediyorlar halbuki ayetler tam tersini söylüyor;

Bakara

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

186 - Kullarım sana beni sorarlarsa, ben onlara yakınım. Beni yardıma çağıranın çağrısına cevap veririm. Onlar da benim çağrıma cevap versinler ve bana güvensinler ki olgunlaşabilsinler.

Allah kullarına yakın olduğunu kendisine dua edenin duasına cevap vereceğini söylüyor. Demek ki Allah kimseye uzak değilmiş. Allah böyle söyledikten sonra Mekke müşrikleri gibi ölmüş bir evliyayı araya sokmaya ihtiyaç var mı? Kaldı ki Allah peygamber aleyhisselama bile "sen kabirlerdekilere sesini duyuramazsın" demiş.

Fatır

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

22 - Dirilerle ölüler bir olmaz. Allah, dinlemek isteyene dinletir. Sen, kabirlerde olanlara bir şey dinletemezsin.

23 - Sen sadece bir uyarıcısın.

Kabirlerdekiler Neden Bizi Duymaz?

Bu ve benzeri ayetler çok önemli.

Fatır

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

13 . Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneşi ve ayı da hizmete koymuştur. Bunların her biri belli bir süreye kadar, yörüngesinde akar gider. İşte bunları yapan Rabbiniz Allah'tır. Yetki ondadır. Onunla aranıza koyup yardıma çağırdıklarınız, bir çekirdek zarına bile hükmedemezler.

14 . Onları çağırsanız, çağrınızı işitmezler; işitseler cevap veremezler: Kıyamet gününde de sizin onları ortak saymanızı örtbas ederler. Kimse sana bunları, her şeyin içyüzünü bilen Allah gibi haber vermez.

On dördüncü ayetin ortasında Kıyamet günü aracı yapılanların bunu inkar edeceği yazıyor. Hesap günü Mekke müşriklerinin putları orada olacak mı? Olsa bile ağaçtan, taştan yapılmış şeyler konuşur mu? Demek ki bu ayetlerde Allah'ın "Onunla aranıza koyup yardıma çağırdıklarınız" dediği kimseler ölmüş insanların ruhları yani putların içinde yaşadığına inandıkları ruhlar. Çok tekrar ettim ama bugün de aynı şey yapılıyor. Mezarda yatan evliya dedikleri insanların ruhları Allahla aracı yapıyorlar. Allah aracı yapılan bu ruhların duymadığını, karşılık veremeyeceğini anlatıyor, daha nasıl ayetler olması lazım? Aynısı alttaki ayetlerde anlatılıyor.

Araf

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

194 - Allah ile aranıza koyup çağrıda bulunduklarınız sizin gibi kullardır. Dedikleriniz içinize yatıyorsa onlara seslenin de size cevap versinler.

195 - Ayakları mı var ki yürüsünler; elleri mi var ki tutsunlar; gözleri mi var ki görsünler; kulakları mı var ki dinlesinler. De ki “Çağırın ortaklarınızı, sonra bana tuzak kurun; hiç göz açtırmayın.”

Bu ayetler yine Allah ile ruhları, melekleri aracı yapan Mekke müşrikleri için indi. Allah el, ayak, göz, kulaktan bahsediyor. Bu ifadeler Mekke müşriklerinin ölmüş insanların ruhlarını aracı yaptığının başka bir delili. Allah diyor ki "onlar artık duymuyor, görmüyor nereden sizin duanızı duyacaklar."

Ahkaf Suresi 5. Ayetteki Tercüme Hatası

Ahkaf suresinin beşinci ayeti de bu konuda bize yol gösteriyor ama bu ayeti de doğru çevirmiyorlar. Yanlış meal şöyle; “Allah’ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapık kim olabilir? (Oysa) onlar bunların tapmalarından habersizdirler.” Allah aşkına kim Allah'ı bırakıp da başka bir şeye tapıyor?

Arapça bilen herkes bu yazdığımı anlayacaktır. Bu yazdığım itiraz edilebilecek bir şey değildir. Bu ayette kaç hata yapılmış ve neye mal oluyor beraber bakalım.

1 - Ayette “şeyler” diye tercüme edilen “men” kelimesidir. Bu kelime Arapça’da akıllı varlıklar için kullanılır. Doğru manası “kimse” veya “kimseler” olmalı.

2 - “Bunlar” diye tercüme edilen de "hum" kelimesidir. O da akıllı varlıkları göstermek için kullanılır.

3 - “Habersizdirler” diye tercüme edilen de “gâfilun” kelimesidir. Cem’i müzekker salimdir ve akıllı varlıklar için kullanılır.

Bu yanlışları düzeltince ayet şöyle oluyor. 4, 5 ve 6. ayetlerle beraber yazacağım.

Araf

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

4 - De ki “Allah ile aranıza koyarak çağrıda bulunduklarınızın ne olduklarına baksanıza! Gösterin bana, yer­yüzünde neyi yaratmışlar? Yoksa göklerde bir payları mı var? Söyledikleriniz içinize yatıyorsa bu konuda bana, daha önce gelmiş bir kitap veya bir bilgi kırıntısı getirin.”

5 - Allah ile arasına koyarak, (mezardan) kalkış gününe kadar cevap vere­meyecek kimselere çağrıda bulunandan daha sapık kimdir? Bunlar, on­ların çağrısın­ın farkında olmazlar.

6 - İnsanların bir araya getirildikleri gün bunlar onlara düşman olacaklar ve yaptıkları kulluğu kabul etmeyeceklerdir.

Bu ayetler tüm zamanlarda, putlarda yaşadığı düşünülen ya da kabirlere gidip veya gitmeden evliya dedikleri insanlardan himmet isteyen, Allah ile aracı yapan insanları anlatıyor. Altıncı ayete bakarsak, insanların Allah ile aralarına koydukları insanlar hesap günü bu aracılığı kabul etmeyecekler. Allah'a "bizim bu yapılandan haberimiz yoktu" mealinde konuşacaklar. Bunlar taştan, ağaçtan putlar değil. Onlar yeniden dirilmeyecek. Bir kez daha Allah ile aracı yapılanların "insanlar" olduğu anlaşılıyor. Allah beşinci ayette ölmüş bu insanların (mezardan) kalkış gününe kadar cevap vere­meyeceğini, bunları aracı yapandan daha sapık biri olamayacağını söylüyor. Bir de peygamber aleyhisselamın hadisini yazayım.

“Her kim, Allah’ın dışında birisine yalvarıp yakararak O’na eş koşar bir halde ölürse, cehenneme girer. Her kim de Allah’ın dışında birisine yalvarıp yakarmaksızın O’na eş koşmadan ölürse, cennete girer.” ( Buhârî, hadis no: 4497, Müslim, hadis no: 92 )

Allah'tan Başkasına Dua Edenler

Bu hadise bakıp "kim Allah'tan başka bir insana dua eder" diyen varsa Youtube'da Cübbeli Ahmet'in hapishane çıkışında yaptığı açıklamayı dinleyebilir. Video adı -eğer kaldırılmadıysa- "Abdülaziz Bayındır'a mucize tokadı." Hapishane çıkışı Ahmet hocayı İnsanlar karşılamaya gelmiş, hoca yüksek bir yerde diyor ki "Geçen hafta Abdülaziz Bayındır evliyalar şimdi onu kurtarsın dedi ben de Abdülkadir Geylani'den daha çok himmet istedim, evliyaullah kurtarır demiştim, görsünler" Bu sözlerden anlaşılıyor ki Ahmet hoca hapishanede Abdülkadir Geylani'den himmet istemiş, işte bu ona dua etmek oluyor. Ahmet hocanın hapishaneden çıkışını, Abdülkadir Geylani'nin kendisine ettiği duaları duyduğunu, bunun üzerine Abdülkadir Geylani'nin Allah'a müracaat ettiğini, izin istediğini, Allah'ın da Geylani'yi kırmadığını, isteğini geri çevirmediğini, Ahmet hocayı hapisten çıkarttığına inanıyorlar. Buna şirk deniyor. Bu şirk değilse şirk diye bir şey yok demektir. Üstteki bütün ayetler bunu anlatıyor. Mekke müşrikleri böyleydi, buna inanıyordu. Bu yüzden Allah üstte okuduğun ayetleri indirdi.

Tarikatların Dilindeki "Himmet" Neymiş?

Nakşibendi tarikatının sitesinden, "himmet nedir?" sayfasından aldığım tanımı göstereyim.

Himmet, kelime manasıyla kalbi, iradeyi, duygu ve düşünceyi bir noktaya toplayıp, tek hedefe yönelmek demek. Kelime kökü Arapça “hemm”. Hemm, iyi olsun kötü olsun, herhangi bir şeyi yapmaya yönelmek, himmet ise, kıymetli, şerefli ve güzel şeylere yönelmek manasını taşıyor.

Velilerin uzaktaki kimselere himmet etmesine ve tasarrufta bulunmasına bazıları itiraz ediyor. Mesele, ruhani alemde ruh vasıtası ile cereyan ettiği için, maddi şartlara mahkum olmuş akil onu anlamakta zorlanıyor. Çünkü bu himmet ve yardim farklı boyutlarda, bilinen zaman ve mesafe ölçüleri dışında tezahür ediyor. Bu nedenle onu bizzat tecrübe etmeyenler, olduğuna inanmak ve olayı anlamak için delil ve izah istemekteler.

Koyu belirttiğim yerde görüldüğü üzere ruhların kendilerine yardım ettiğine inanıyorlar. Ahmet hoca buna inandığı için hapishanede Abdülkadir Gelani'den himmet istemiş olsa gerek. Bu inanç üstte yazdığım ayetlere yüzde yüz aykırıdır ve Allah'ın affetmeyeceği tek günah şirktir.

Nisa

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

116 - Allah, kendisine ortak koşulmasını (şirki) bağışlamaz. Bunun altında olanları, gerekeni yapan[*] kişi için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa derin bir sapıklığa düşmüş olur.

[*] Şâe = شاء fiilinin kökü, “bir şeyi var etme” anlamında olan şey =شيء’dir. (Müfredât). Bir şeyi insanın var etmesi için çalışması gerekir. Şirkten uzak kalan ve büyük günahlardan kaçınan (Nisa 4/31, Necm 53/31-32) veya günah işledikten sonra tevbe edip kendilerini düzeltenler (Furkan 25/68-71) ile sevapları günahlarından fazla olanlar doğrudan cennete gider, cehennemin hışırtısını bile duymazlar. (Enbiya 21/101-102) Günahları sevaplarından fazla olanlar da cehenneme giderler. (Araf 7/9, Meryem 19/71-72, Meryem 19/86-87, Müminun 23/103-104, el-Karia 101/8-11 ) Bunlar, cezalarını çektikten sonra cennetteki yakınlarının yanına yerleştirilirler.

117 - Onların Allah’tan önce yardıma çağırdıkları sadece dişilerdir[*]. Aslında yardıma çağırdıkları sadece hayırsız şeytandır.

[*] “(Müşrikler) Allah’tan önce öyle şeye kul oluyorlar ki, kendilerine ne bir faydası dokunur ne de zarar verebilir. Bir de derler ki “Bunlar, Allah’ın huzurunda bizim şefaatçilerimiz olacaklar.” De ki: “Göklerde ve yerde Allah’ın bilmediği bir şey var da onu mu haber veriyorsunuz?” Allah, onların ortak saydıkları şeylerden uzak ve yücedir.” (Yunus 10/18) Mekkeliler, Allah’ın kızları saydıkları melekleri araya koyuyorlardır. Allah Teala bunlarla ilgili olarak şöyle buyurmuştur:

Siz, Lat’ı ve Uzza’yı hiç düşündünüz mü? Ya diğerini; üçüncüsü olan Menat’ı? (Size göre bunlar Allah’ın kızlarıdır.) Erkekler sizin olsun, kızlar da Allah’ın, öyle mi? (Size göre) bu, haksız bir paylaşma olmaz mı?

Bunların kendileri yok, sadece adları vardır. O adları, siz ve atalarınız dillendiriyorsunuz. Allah onlarla ilgili bir belge indirmedi. Sadece varsayımlarınızın ve canınızın istediği şeyin peşinden gidiyorsunuz. Bakın işte size Sahibinizden bir rehber geldi.

Acaba insan her istediğini elde edebilir mi? (Aklınızı başınıza alın!) Her şeyin sonu da Allah’ındır, başı da. (Siz melekleri ilah ediniyorsunuz;) Göklerde çok melek var ama onların şefaati işinize yaramaz. İşe yaraması için şefaatin, şirkten uzak kalmayı tercih etmiş bir kişi lehine, Allah’ın izni ve rızası ile olması gerekir.

Ahirete inanmayanlar meleklere hep kız ismi takarlar.Bu konuda ellerinde bir bilgi de yoktur, sadece varsayımlarıyla hareket ederler. Varsayım, gerçeğin yerini tutamaz. (Necm 53/20-28)

"Kabirlerden Yardım İstenir" Diyenlere Uymayın!

Başlıktaki ifade benim sözüm değil, Araf üçüncü ayet böyle söylüyor. Bu ayette de "min dûnillâh" ifadesi var ve doğru tercüme edilmiyor. Mesela Araf üçüncü ayetin bu tercümesi Diyanet'in: Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! Koyu belirttiğim yer yanlış tercüme edilen yer. Kim Allah'ı bırakıyor da başkasından yardım istiyor? Ayetin doğru tercümesi şöyle;

Araf

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

3 - Rabbinizden[1*] size indirilene uyun; Allah’a daha yakındır diyerek evliyaya[2*] uymayın. Bilgilerinizi ne kadar az kullanıyorsunuz!

[1*] Sahibinizden

[2*] Evliya, veli’nin çoğuludur. Veli, aralarında kendileri dışında bir şey olmayan iki veya daha çok şeye denir. (Müfredat) Allah ile arasına, başka birini koymayan herkes Allah’ın velisidir. Araya başkasını koyanın Allah ile ilişiği kesilir. Allah Teâlâ şöyle demiştir: “Bilin ki Allah’ın velilerinin üstünde ne korku olur ne de üzülürler. Onlar inanmış olan ve takva sahibi olan (kendini yanlışlardan koruyan) kimselerdir.” (Yunus 10/62-63) Takva sahibi olanlar da “İşte Kitap budur, içinde şüpheye yer yoktur. Takvâ sahipleri için rehberdir. Onlar, Allah’a içten inanan, namazı düzgün ve sürekli kılan ve verdiğimiz rızıkları yerli yerince harcayanlardır. Sana indirilene de senden önce indirilenlere de inanıp güvenenler onlardır. Onların ahirete olan inançları kesindir.” (Bakara 2/2-4)

Eğer bir hoca "kabirden yardım istenir" diyorsa üstteki ayete göre o kişiye uymamak gerekiyor. Tabi bu bütün konular için böyledir. Her konuda uyulması gereken kitap Kur'an'dır. "Hocadır vardır bir bildiği" deyip sorgusuz sualsiz kimseye uymamak gerekiyor. Doğrusunu Kur'an'dan görmek gerekir.

Peygamberimiz Aleyhisselam Kabir Ziyaretlerini Neden Yasaklamıştı?

Hangi kaynağa bakarsak bakalım, peygamberimizin risaletin en başında kabir ziyaretlerini yasakladığını görürüz. Bunun bir sebebi var; yeni Müslüman olmuş bu insanlar daha önce putperestti, putlarında yaşadığına inandıklarım melekleri ve ruhları Allah ile aracı yapıyorlardı. Peygamber aleyhisselam insanların imanları olgunlaşmadan, mezarlardaki sevdiklerini de Allah ile aracı yaparlar diye, kabir ziyaretini yasakladı. Ne zaman ki imanlarının olgunlaştığını gördü, o zaman "kabirleri ziyaret edebilirsiniz" dedi. Burada çok önemli bir ayrıntı var, peygamber aleyhisselam hadislerinde diyor ki Kabir ziyaretinden maksat ölümü, ahireti hatırlamaktır.

Bureyde bin Husayn (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Ben size daha önce kabirleri ziyaret etmeyi yasaklamıştım. Artık onları ziyaret edebilirsiniz. Çünkü o size ahireti hatırlatır ve kabirleri ziyaret sizin hayrınızı arttırsın, artık kim kabirleri ziyaret etmek istiyor ise ziyaret etsin fakat batıl bir söz söylemesin!’ buyurdu.” (Müslim 3/65, 6/82, Ebu Davud 2/72, 131, Beyhaki 4/77, Nesei 1/285, 286, 2/329, 330, Ahmed 5/350, 355, 356, 361)

Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Ben size kabirleri ziyareti yasaklamışdım. Artık kabirleri ziyaret edebilirsiniz. Çünkü o kalbi inceltir, gözden yaş akıtır, ahireti hatırlatır. Bununla birlikte batıl bir söz söylemeyin!’ buyurdu.” (Hâkim 1/376, Ahmed 3/237, 250)

Ebu Said el-Hudri (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Ben sizlere kabirleri ziyareti yasaklamıştım. Artık onları ziyaret edebilirsiniz. Şüphesiz onda bir ibret vardır. Bununla birlikte Rabbi gazablandıran bir söz söylemeyiniz!’ buyurdu.” (Ahmed 3/38, 63, 66, Hâkim 1/374, 375, Beyhaki 4/77, Bezzar 861, Heysemi Mecma 3/58, Taberani Mucemu’s-Sağir 183)

"İşlerinizde Ne Yapacağınızı Şaşırdığınızda Kabir Ehlinden Yardım İsteyiniz" Hadisi

Peygamber aleyhisselama ait olduğu iddia edilen bir söz var ki yukarıdaki ayetler ve hadisler varken peygamber aleyhisselam böyle bir şey söylemiş olamaz. Güya demiş ki "İşlerinizde ne yapacağınızı şaşırdığınızda kabir ehlinden yardım isteyiniz." Allah kaç ayette "kabirlerdekiler duymaz" diyor. Ayetlerden birini tekrar yazayım.

Araf

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

194 - Allah ile aranıza koyup çağrıda bulunduklarınız sizin gibi kullardır. Dedikleriniz içinize yatıyorsa onlara seslenin de size cevap versinler.

195 - Ayakları mı var ki yürüsünler; elleri mi var ki tutsunlar; gözleri mi var ki görsünler; kulakları mı var ki dinlesinler. De ki “Çağırın ortaklarınızı, sonra bana tuzak kurun; hiç göz açtırmayın.”

Ayetler böyle söylüyor, peygamber aleyhisselam kabirden yardım istenmesin diye kabir ziyaretlerini belli bir süre yasaklamış, ayrıca peygamberimiz üstteki hadislerde görüldüğü üzere "kabir ziyaretinde batıl bir söz söylemeyin" demiş. Bütün bunlara rağmen diyorlar ki peygamber aleyhisselam "İşlerinizde ne yapacağınızı şaşırdığınızda kabir ehlinden yardım isteyiniz" dedi. Bu mümkün değil. Bu uyduruk hadisin uygulayıcıları var çünkü uydurulmuş bu söz Eyüp Sultan Camisinin girişinde bile yazıyor. Şirk o kadar benimsenmiş ki camilerimizin girişlerine bile yazılmış.

eyup sultan girişindeki şirk hadisi

Ölümü Hatırlamak İçin Ölmüş Yakınlarınızın Kabirlerine Gidin

Bugün ahireti, ölümü hatırlamak, ibret almak için türbelere gitmiyorlar, "Allah dostlarını ziyaret ediyoruz" diye onları dualarına aracı yapıyorlar, himmet istiyorlar. "Türbelerde ahiret, ölüm hatırlanmıyor mu" diyebilirsin. Ben de derim ki; niye özellikle türbeler? Ahiret, Zincirlikuyu, Karacaahmet gibi veya hepimizin evine en yakın mezarlıkta hatırlanmıyor mu? Niye o büyük mezarlıklara ya da evimize en yakın mezarlığa kimse gitmiyor? Ölüm hatırlanacaksa böyle bir mezarlıkta hatırlanır.

Sıramız gelince bizi de böyle bir mezara gömecekler. türbeye değil. O yüzden ahireti, ölümü hatırlamak istiyorsan en yakın mezarlığa ya da yakınlarımızın gömüldüğü mezarlığa gitmek gerekir. Türbelere gidenlerin derdi, ya açıkça orada yatanı Allah ile aracı yapmak ya da gittiği kişinin kabrinde yapılan duanın daha tesirli olacağına inanmak. İkisi de ayetlere ve peygamber aleyhisselamın kabir ziyareti iznine aykırı.