Uzun süre bir cemaatin hocasını dinledim. Hala büyük bir kitle onu takip ediyor. İslam'ı onun anlattıkları zannederdim. Sonradan bir değişim geçirdim ve o güne kadar duyduğum şeylerin İslam olmadığını gördüm. Sitenin adını bu yüzden Kur'an'daki İslam yaptım. O yıldan beri bu konuları araştırıyorum.

O hoca "sakın falan hocaları" dinlemeyin derdi. Bütün tarikat cemaat hocaları böyle söylüyor ama Zümer Suresi on sekizinci ayet ise şöyle diyor;

Zümer

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

18 - Onlar sözü dinlerler, onun en güzeline uyarlar! İşte onlar, Allah’ın önerdiği yolda giden kimselerdir. Temiz akıl sahipleri, işte onlardır!

Allah temiz akıl sahiplerinin sözü dinledikleri ve en güzeline uyduklarını söylüyor. Farklı hocaları dinlemeden kimin doğruları anlattığını nasıl anlayabiliriz? Ben farklı hocaları dinlemeye başladım ve nasıl bir yanlış içinde olduğumu gördüm.

El Hidâye Ve Boşanma Konusu

İnsanların evlilik yaşından şefaate kadar bütün konuları Mezhep kitaplarından ya da cemaatlerin tarikatlarından takip ediyor. Hiç kimse bu insanların yazdığı kitaplarda hata var mı diye kontrol etme ihtiyacı hissetmiyor. Bu işlere ilgili duyanlar ya da bu sayfayı tesadüfen bulan İmam Hatip ya da İlahiyat Fakültesi öğrencisi varsa Hanefilerin başucu kitabı olan el Hidâye kitabındaki boşanma bölümüyle Kur'an'daki Talak suresi ve Bakara suresindeki 225-237 boşanma ayetlerini karşılaştırsın. Göreceğin şey el Hidâye de boşanma ile ilgili bu ayetlerin olmadığıdır. Sahih bir tane hadis de göremezsin. Peygamber aleyhisselam boşanma ile ilgili bir çok sahih hadis var. El hidâye'nin boşanma bölümünde ise uydurma bir hadis ve cımbızla bölümlere ayrılmış bir ayet var. Yani el Hidâye'yi yazan kişi kendi kafasındaki boşanma sistemini Kur'an'a söyletmiş. Bugün Hanefiler boşanma ile ilgili fetva vermek istediğinde el Hidâye'ye bakıyor. Bu kitaplara baktıkları için üç talakla boş ol deyince boşandıklarını, bir daha evlenemeyeceklerini zannediyorlar. Boşanma iki defadır. Bu ikisinde taraflar isterse yeniden evlenebilir ama üçüncü boşanmadan sonra, başka biriyle evlenip boşanmadan tekrar evlenemezler. Boşanma, belli şartları olan bir süreçtir. Bu şartlar yerine gelmeden ve süreç tamamlanmadan birinci talak olmaz. "Üç talakla boşadım" sözü boş bir sözdür yani. Talak suresiyle Mezheplerin farkı bu. İstersen bu sayfadaki ayetleri okuyarak - boşanma ayetleri - üç talakla boşamak diye bir şey olmadığını görebilirsin. Bu bir örnek. Müslümanlar yaşadığı dinin İslam olmadığını, mezhep görüşleri olduğunu fark ettiği gün güzel günlerin geleceğini umabiliriz. Benim bu siteyle yaptığım bir kaç konuyla Kur'an'daki İslam'a dikkat çekmeye çalışmaktır. Sağ üstteki Menü'den bunları görebilirsin.

Günümüzde Mekke Müşriklerinin Tavırları

Diyanet, müftülerini, fetva kurumlarında çalışan görevlilerini, bu mezhep kitapları ile eğitiyor. Mezhep kitaplarıyla, bir tarikatın, cemaatin takip ettiğin evliya kitaplarıyla Kur'an'ı Kerimi karşılaştırıp doğruyu yanlışı görmeden bu yazdıklarımı inanmanın zor olduğunu biliyorum. İnanmayan herkese kimden duyarsa duysun dinlediği dini bilgileri Kur'an'la karşılaştırmasını tavsiye ederim. Aksi taktirde Mekke müşrikleri ile aynı tavrı göstermiş oluruz. Onlara Kur'an anlatıldı. Hem de peygamber aleyhisselam anlattı ama onlar alttaki ayetteki gibi cevap verdiler.

Bakara

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

170 - Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman; “Hayır biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler. Peki ya ataları, akıllarını işletmeyen ve doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı,(onlara uyacaklar)?

Bugün Mezhep kitapları, fetva için başvurulan kitaplar, tarikatların, cemaatlerin okuduğu/okuttuğu kitaplarda Kur'an'a aykırı bir çok görüş var. "Artık bu kitapları okumayalım, okutmayalım, Kur'an'a yönelelim" dediğimizde müslümanların çok büyük bir çoğunluğu üstteki ayetteki gibi cevap veriyor "Hayır biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Medreseler, çoğu İmam Hatip okulu ve İlahiyat fakültelerindeki öğrencilerin soru sormalarına dahi izin verilmiyor. Her medreseyi, okulu kast etmiyorum, büyük çoğunluk diyorum. Soru soran öğrencilerden hoşlanmıyorlar. Tarikatların edep ve adaplarını anlatan kitaplara bakarsanız müridlerin efendilerin elinde gassal elinde meyit gibi olması gerektiğinin yazdığını görebilirsiniz. Bu şu demek; ölüler nasıl ölüleri yıkayanların elinde kımıldamadan, konuşmadan vs duruyorsa müridlerin de efendilerin elinde öyle durması gerekir. Bu benim iftiram ya da iddiam değil, tarikat edeplerini anlatan kitaplarda yazıyor. Tarikattaki bir mürid, İmam Hatipte ya da İlahiyat Fakültesindeki bir öğrenci soru soramazsa Mezheplerin başvuru kaynağı olan el Hidâye, el Mebsut, Bedâi'u's-Sanâi vs gibi kitaplardaki yanlışları nasıl görebilir? Aynı şekilde farklı hocaları dinlemezsek, kitap okumazsak bize anlatılanlarda hata olup olmadığını nasıl anlayabiliriz? Herkesi Zümer on sekizinci ayetteki gibi bir çok hocayı dinlemeye, kitap okumaya ve doğruları seçmeye davet ediyorum.